SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 693 >>

باب: الرياء في الصدقة.

6. Sadaka Verirken Gösteriş (Riya) Yapmak

 

-لقوله: {يا أيها الذين آمنوا لا تبطلوا صدقاتكم بالمن والأذى - إلى قوله - الكافرين} /البقرة: 264/. وقال ابن عباس رضي الله عنهما: {صلدا} ليس عليه شيء. وقال عكرمة: {وابل} مطر شديد، والطل: الندى.

 "Ey iman edenler! İnsanlara gösteriş için malını verip Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar gibi, baş'a kakarak ve eziyet vererek sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde biraz toprak bulunan şu kaya'ya benzer ki, şiddetli bir sağanak indiğinde (üstündeki toprağı silip süpürerek) onu sert bir taş halinde bıraktı. (Böyleleri), kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kafir topluluğa hidayet vermez.[Bakara 264]

 

İbn Abbas, "sert bir taş" şeklinde tercüme edilen "sald" kelimesinin, "üzerinde hiç bir şey bulunmayan kaya" anlamında olduğunu belirtmiştir.

 

AÇIKLAMA:     Sadaka verirken gösteriş yapmak" başlığı ile ilgili olarak Zeyn İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Buharı bu başlığı seçmek suretiyle gösterişin sadakayı boşa Çıkardığını ifade etmek istemiş olabilir. Bunu, sadece insanların övgüsünü ka­zanmak için verilen sadakalara yormak da muhtemeldir.

 

Yukarıda mealini verdiğimiz ayetle ilgili olarak Zeyn İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Bu ayetle şu şekilde bir delil getirilmektedir: Allah, sadaka verirken ya da daha sonra başa kakmayı ve eziyet vermeyi, amelinin karşılığında hiçbir şey bulamayacak olan gösterişçi kafirin yaptığı İnfaka benzetmiştir. Müslüman bir kimsenin, gösteriş yaparak sadaka vermesi, eziyet vererek sadaka vermesinden daha çirkindir. Verilen sadakayı boşa çıkarma bakımından, kafirin gösterişle yaptığı infaka benzetilmesi daha güzeldir.

 

İbn Reşîd ise şöyle demektedir: "Buharî, başlıktan sonra sadece ayeti zik­retmekle yetinmiştir. Benzeyen, kendisine benzetilenden daha kapalı olur. Daha açık hale gelsin diye, hemen anlaşılamayan kapalı şeyler daha açık olanlara benzetilir. Kafirlerin gösteriş için yaptıkları infakın boşa gitmesi açık bir durum­dur. Bu duruma, aynı hükmü doğurduğu için başa kakma ve eziyet verme sure­tiyle verilen sadakalar benzetilmiştir. Yani her iki grubun durumu, amellerinin boşa gitmesi bakımından aynıdır."

 

Diğer yandan başa kakan kimsenin durumunun, gösterişle infakta bulunana benzetilmesi de uzak bir ihtimal değildir. Çünkü sadaka veren kişi, başa kaktığı zaman onun Allah rızası için vermediği ortaya çıkar. Eziyet verenin durumu da, imanını kaybeden münafığa benzer. Çünkü eziyete uğrayan kişiye arka çıkacak biri olduğunu bildiği zaman sadaka veren kişi ona eziyet etmeyecektir. Buna göre, gösterişçinin durumu, başa kakan ve eziyet verenden daha kötüdür.

 

Özetle, kendisine benzetilen benzeyenden daha güçlüdür. Gösteriş, sadaka­yı boşa çıkarmada daha güçlü olduğu için, başa kakma ve eziyet verme durumu da buna benzetilerek anlatılmıştır.

 

 

7. Haksız Yolla Kazanılan Mal'dan Sadaka Vermek

 

Allah Teala sadece helal kazançtan verilen (sadakayı) kabul eder. Çünkü Rabbimiz, "iyi ve güzel bir söz ile bağışlama, arkasından incitme (eziyet, başa kakma ve serzeniş) gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, acelesi de yoktur [Bakara, 263] buyurmuştur.

 

 

8. Sadaka'nın Helal Kazançtan Verilmesi

 

"Allah faizi tüketir (faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah, küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez. İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekat verenler var ya, onların mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.[Bakara 276-277]

 

حدثنا عبد الله بن منير: سمع أبا النضر: حدثنا عبد الرحمن، هو ابن عبد الله بن دينار، عن أبيه، عن أبي صالح، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (من تصدق بعدل تمرة من كسب طيب، ولا يقبل الله إلا الطيب، وإن الله يتقبلها بيمينه، ثم يربيها لصاحبها، كما يربي أحدكم فلوه، حتى تكون مثل الجبل).

تابعه سليمان عن ابن دينار. وقال ورقاء: عن ابن دينار، عن سعيد بن يسار، عن أبي هريرة رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم. ورواه مسلم بن أبي مريم، وزيد بن أسلم، وسهيل، عن أبي صالح، عن أبي هريرة رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-1410-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Kim helal yoldan kazandığı maldan bir hurma değeri kadar tasadduk ederse, -ki Allah sadece helal malı kabul eder- Allah bunu sağ eliyle kabul eder, sonra onu sahibi için, tıpkı meme'den ayrılan bir tay'ı itina ile yetiştirip büyüttüğünüz gibi, bir dağ büyüklüğünde oluncaya kadar büyütür.

 

Tekrar: 7430

 

 

AÇIKLAMA:     (7.) başlıkta zikredilen ayetteki ifadesi, "güzel karşılıkta bulunma  ifadesi ise "dilenci eğer rahatsızlık vermiş ise onu affetme" olarak yorum­lanmıştır.

 

Bir görüşe göre, güzel karşılık verdiği İçin Allah tarafından yapılan bir bağış­lamadır. Diğer bir görüşe göre ise, bağışlama, kendisini güzel bir şekilde karşıla­dığı için, istekte bulunduğu kişiye karşı, dilenen kişi tarafından yapılır. İkinci görüş daha açıktır.

 

Ayet'in ilk akla gelen anlamına göre, doğru bir şekilde verilen sadakadan sonra başa kakma ve eziyet verme gibi bir davranışa girilirse sadakanın sevabı kalmaz. Fakat şöyle demek de mümkündür: Belki de sadakanın kabul edilmesi, peşinden başa kakma ve eziyet verme gelmemesine bağlıdır.

 

"Haksız yolla elde edilen maldan yapılan sadaka kabul edilmez" ifadesi, in­sanları aldatarak mal kazanan kimse üzerindeki borcun, ancak söz konusu malı hak sahiplerine iade etmesi halinde düşeceğini, hak sahiplerini bilmiyorsa bu malı tasadduk etmesinin onu borçtan kurtarmayacağını gösterir. Çünkü bu, zenginlerin hakkıdır. Hak sahiplerinin kim olduğu bilinemiyorsa, haksız yolla mal elde eden kişinin bu malı başkalarına tasadduk etme hakkı yoktur.

 

Hadiste "tay"a benzetme yapılmıştır. Çünkü sadaka da amelin ürünü/yavru-sudur. Yavruyu terbiye etmek için en uygun zaman sütten kesildiği vakittir. Bu sırada ona güzel bir şekilde bakılırsa ulaşabileceği en üst gelişim seviyesine gelir. İşte insanın yaptığı ameller, özellikle de verdiği sadakalar böyledir. Çünkü kul helalinden kazanıp bu kazançtan tasadduk ettiği zaman sadakası, Allah'ın inayeti altına girer, sadakası, hurma ile dağ arasındaki orantıya göre, gelişebileceği en üst noktaya kadar katlanır gider.

 

el-Mazeri şöyle der: Bu ve benzeri diğer benzetmeler, muhatapların anlaya­bileceği şekilde yapılmıştır. Bu nedenle sadakanın kabul edilmesi için "sağ el" tabiri kullanılmıştır. Mükafatının kat kat artması için de "atın terbiye" edilmesi ifadesine yer verilmiştir.

 

Kadı lyaz şöyle demiştir: Bir şeyden hoşlanildığı zaman sağ el ile karşılanır ve sağ el ile alınır. Bundan dolayı "sağ el" kabul etme anlamında istiare olarak kullanılmaktadır. Yoksa "sağ el ile alma" gerçek anlamında değildir.

 

Tirmîzî "el-Camî' adlı eserinde şu değerlendirmeyi yapar: Ehl-i Sünnet ve'I-Cemaat alimleri, "Biz bu hadislere iman ederiz, bundan dolayı her hangi bir teşbih tevehhümüne kapılmayız ve bunun nasıl olduğunu da sormayız" demiştir. İmam Malik, İbn Uyeyne, İbnü'l-Mübarek ve diğer bazı alimler de aynı kanaattedir. Cehmiyye İse bu gibi rivayetleri reddetmektedir.

 

Cehmiyye'ye yönelik cevaplarımız "Tevhİd" bölümünde yer almaktadır.